3 Mayıs 2010 Pazartesi

S'arrus'u Arayış - Leviathan Kütüphanesi

World of Warcraft Soundtrack - Undead Tavern 1A - 1B

Kelebek yavaşça gözlerini araladığında elini istemsizce yanağına götürdü.

"O, buradaydı." diyebildi zorlukla; boğazı kurumuştu. Ter içinde olduğunu fark etti. Sağ eliyle siyah ayna parçasını tutuyordu sıkı sıkı. Şaman, sessizce ona bir kase uzattı. Kelebek hiç duraksamadan taze suyu kana kana içti.

Bir kaç dakika durup kendine geldikten sonra yattığı yerden doğruldu. Şamana sessizce teşekkür edip yavaş adımlarla çadırdan çıktı. Anlaşılan bir gün bir gece geçmişti, hava karanlıktı. Acele etmeden tepeden aşağı inerken bir yandan elindeki ayna parçasına bakıyordu dalgın dalgın.

"Bulmak için, görmelisin." diye mırıldandı. "Ayna. . . Aynada görmek. . . Ama nasıl?"

Pullus'u buldu; hayvan beklemekten sıkılmış, hareket için sabırsızlıkla tepiniyordu. Kelebek'i gördüğünde sevinçle yerinde kıpırdandı.

"Sakin, oğlum, geldim işte." dedi kadın sevecenlikle, atın uzun burnunu okşarken. "Umarım iyi dinlenmişsindir, çünkü hiç durmadan gideceğiz bu sefer." At gözlerini kırpıştırdı, Kelebek semeri yerden alıp Pullus'un sırtına geçirdi, kemerleri sıktığından emin olduktan sonra atın sırtına atladı.

"Leviathan'a!"

***

Zaman geçti. Pullus yorulmak bilmeden koştu. Bozkırları aştılar, tepeleri geçtiler, ve en sonunda sahile ulaştılar. Bir sahil kasabasından öbürüne yolculuk ettiler. Ve en sonunda bir öğlen vakti, Leviathan'ın yüksek surları belirdi önlerinde. Gariptir, kapılar açıktı. Ancak yaklaştıkça Kelebek bunun nedenini anladı; Çağlayan kapının önünde bekliyordu. Yavaşladı ve sarışın kadının önünde durdu.

"Hoşgeldin." dedi kadın gülümseyerek. Doğruydu, bulunduğu yere sıcaklık getiriroyrdu bu kadın, konuştuğunda kuşlar cıvıldıyordu gerçekten de.

"Beni karşılaman ne büyük mutluluk. Açıkçası, geldiğimin bilindiğini bile bilmiyordum." Kelebek attan indi, pullus'u çekiştirdi. Çağlayan'la beraber kapılardan içeri yürürken, seyislerden biri hemen Pullus'u alarak bakmaya götürdü.

"Yakın dostlarımızdan biri şehrimize gelmiş, hiç karşılamadan olur mu?"

Kelebek gülümsedi. "Aslında planımda buraya uğramak yoktu. Birini arıyorum."

"..."

"Elimde bir ipucu var çözmem gereken. Kütüphanenizi kullanabileceğimi düşünmüştüm."

"Tabiiki." dedi kadın, aynı güler yüzlülükle. Bir başka caddeye saptılar. Anlaşılan Çağlayan Kelebek'in vakit kaybetmek istemediğini anlamış, onu kütüphaneye götürüyordu.

Caddeler insan doluydu. Garip bir gülümseme oluşuyordu insanların yüzünde, Çağlayan'ın her bir adımıyla. İnsanlar kadına selam veriyor, verilen hiçbir selam karşılıksız kalmıyordu. Hafif bir bahar esintisi, uzaklardan gelen garip bir Harp ezgisini taşıyordu.

Çok geçmeden büyük bir binanın önüne geldiler. Merdivenlerden yukarı çıktılar ve büyük kapılardan geçtiler. İçeride pek çok oda vardı ve 3 adam yüksekliğinde kitaplıklarla kaplıydı her bir duvar. Tüm kitaplar özenle deri kaplanmış ve cilalanmıştı. Odanın birinde insanlar harıl harıl kitapları tamir ediyor, bir kısmı kitapları kopyalıyor, bir başkası ise solan yaldızları yeniliyordu.

Yürüdükleri koridorun en sonunda çift kanatlı büyükçe bir kapı vardı önünde mızraklı nöbetçilerin beklediği. Çağlayan'ı gördüklerinde mızraklarını çekip kapıyı açtılar; tıpkı diğerleri gibi, boydan boya kitap dolu duvarlardan oluşmuş bir odaydı. Tavanı camdandı, ışığını oradan alıyordu. Duvarların şeklinden buranın binanın merkezi olduğunu anladı Kelebek. Odanın içine baktığında özel hazırlanmış, üzerinde bir demlik sıcak çay ve pek çok farklı hamurişinin olduğu bir masa gördü.

"Burada aradığın cevapları bulacağını umalım." dedi Çağlayan kadına dönerek. "En iyi şekilde ağırlayacağız seni burada kaldığın süre boyunca, istediğin her tür yardımı da sağlayacağız. Eğer yorgunsan, dinlenebileceğin bir odayı hazırlattım içeride, eğer açsa karnın, akşam yemeğinden önce bir fincan çay içmek isteyebileceğini düşündüm. Ve şayet çok acilse işin, belki yardımcı olabilirim bilmeceni çözmeye?"

Kelebek iç çekti; bu kadar iyi olmak zorunda mıydı? "Her şey için teşekkür ederim." dedi kibarca. "Bu kadarı aklımdan bile geçmezdi. Sadece rahatsız bir sandalye ve kitaplar bile yetecekti bana. Gerçekten, teşekkür ederim."

Çağlayan kadını masaya buyur etti ve fincanlara özenle çayı servis etti. Beyaz porselen fincanlardı bunlar, altın işlemeli. Her birinin üzerine farklı bir su ejderhası işlenmişti. Fincanı Kelebek'e uzattı. "Nasıl yardımcı olabilirim sana?" diye sordu bir yandan.

Kelebek fincanı alıp yakınına koydu, daha sonra çantasından kumaşlara sarılı bir yumak çıkardı. "Yolculuğum sırasında bunu buldum, ve bana dediler ki 'Bulmak için, görmelisin.'"

Çağlayan kumaşları açtı ve bir an şaşkınlıkla derin bir nefes aldı, ince bir irkilme sesi çıkararak. Siyah, kırık bir ayna parçasıydı bu. Üzeri ise kan lekeleriyle kaplıydı.

"Ayna ve görmek kısmını anladım, ama ne yapmam gerektiğini ya da nasıl yapmam gerektiğini bilmiyorum. Düşündüm ki, belki bu ayna parçasının nereden geldiğini bulursam. . ."

"Anlıyorum." dedi sarışın kadın, aynayı kumaşlarla tutup inceleyerek. "Leviathan sarayının derinliklerinde böyle bir ayna olduğunu duymuştum ama. . . Böyle şeyleri Tılsım bilir ve o Leviathan'da değil."

Kelebek iç çekti, çayından bir yudum aldı. "O zaman tüm kitapları kurcalayıp bir bilgi kırıntısı bulana kadar uyku yok bana." Bir süre sessiz kaldılar. Çağlayan ayna parçasını tekrar kumaşa sarıp masanın üzerine baktı.

"Buradaki tüm kitapları istediğin kadar okuyabilirsin. Bir şeye ihtiyacın olursa mutlaka haber ver. Ne yazık ki benim şimdi gitmem gerekli, bitirmem gereken bazı işler var. Akşam yemeği için saraya beklerim. Bir de, Pullus'u merak etme. Ona da çok iyi bakılıyor."

Kelebek teşekkürlerini sundu ve Çağlayan'ın odadan çıkıp, kapının tekrar kapanmasını izledi. Sessizce çayını içip bir kaç bisküvi kemirdikten sonra ayağa kalkıp raflardaki kitap isimlerini gözden geçirmeye başladı.

Bu çok ama çok uzun bir araştırma olacaktı.

~ Rose

Not: Çağlayan için Aslı'nın tekrar ettiği bir font bulamadım. En uygun olarak sarıyı seçtim. Müzik olarak WoW un şarkılarından Undead Tavern 1a ve 1b'yi öneriyorum. Umarım Çağla'yı doğru yazmışımdır Aslı <3

Devamı Leviathan'da : http://caglayantilsim.blogspot.com/2009/10/sarrusu-arays-tlsm-ve-kelebek.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder