15 Mayıs 2010 Cumartesi

Av Partisi 3 - Beyaz Geyik

Yağmur bir süre sonra yavaşladı. tekdüze bir tempoya girdiğinde, çıkardığı müzik yavaşça hafifledi, renk cümbüşü soldu. Avcular kendilerine geldi ve tekrar iz sürmeye koyuldular.

Hepsi farklı yüntemlerle iz süren avcular en sonunda Kelebek'in bulduğu açıklığın çok uzağında olmayan bir patikaya varmışlardı. Yolları kesişmişti ve tekrar beraber yolculuk ediyorlardı artık. Bir an bulutlar ayrıldı, gün ışığı uzakları aydınlattı. Beyaz geyik tüm heybetiyle karşılarında duruyordu. Boynuzları da, kürkü de bembeyazdı ve elmas gibi parıldıyordu. Kuzey'in karlı ikliminde yararlı olan bu renk, anlaşılan bu ormanda onun saklanma avantajını elinden alıyordu.

Bir ok Kelebek'in yanından vızıldayarak geçti; Astræa'ya aitti. Onu Hesi'nin arbeletinden fırlayan izledi ve bir anda av köpekleri geyiğe doğru koşmaya başladı. Geyik sakince avcıları süzerken, onu yerinden kıpırdatan tek şey Arleon'ın tabancasından çıkan mermiydi; ama yine de geyik sadece bir kaç adım yana kaymakla yetindi.

Bir anda kahverengi ve yeşil tüyler uçuştu havada ve havadan iki lider geyiğin üstüne doğru pike yaptı; Bülbül ve J. J.'in kılıcı geyiği es geçerken, Bülbül'ün hançerlerinden biri geyiğin baldırına isabet etmişti. Ancak hançer saplandığı yerde takılı kalmış, Bülbül şimdi geyikle gözgöze bir biçimde onun yanında durmaktaydı.

"Derisi çok kalın?!" diye çığlık attı Bülbül, bir yandan yanında debelenen geyiğin boynuzları ve toynaklarından sıyrılıp, hançerini kurtarmaya çalışırken. En sonunda bileğinden çözdü ve hançeri orada saplı bırakıp kanatlarını açtı ve kaçtı.

Geyik şimdi saldırı pozisyonundaydı. Atılan okları çok kolay bir biçimde boynuzlarıyla savuşturuyor, Arleon'un demir bilyelerinden ise sağa ve sola sekerek kaçıyordu.

"Avlaması zor bir geyik dediğimde bunu kastetmiştim." dedi Kelebek gülümseyerek işe yaramayan menzilli silahlarına sinirle bakan avcılara. "Ve evet, derisi zırh gibi kalındır, boynuzları elmastan dayanıklıdır. Ayrıca çok akıllı ve güçlüdür. Yanına gidip savaşmazsak b sefer o bize gelecek, farkındasınız değil mi?"

Avcılardan bir homurtu yükseldi ama ilk harekete geçen Nathaniel'di. Kuzgun geyiğin etrafında uçup onun dikkatini dağıtmaya çalışırken, Nathaniel hızla onun üzerine atlamış, ancak geyik onun her bir hamlesine ustalıkla karşılık vermiş ve en sonunda çifteleriyle onu kendinden uzaklaştırmıştı. Bunu gören avcılar alana dağılarak geyiği bir çember içine aldılar. Hayvan dikkatle tüm avcıları süzüyordu ve en ufak bir kıpırtıda farkettiğini belli ediyordu.

Liderler sırayla geyiğe saldırdılar ama hepsi eli boş döndü. Geyik mutlaka bir yolunu buluyor, ona yapılan hamleleri savuşturuyor, sonra ustalıkla üzerine gelen oklardan kaçıyordu. Kelebek ise büyük bir zevkle avcıların çabalamasını izliyordu.

En sonunda avcular hep beraber çalışmadıkları takdirde geyiği alt edemeyeceklerini kabullendiler. Hesi, Astræa, Kwahu ve Arleon büyük bir dikkatle bekleyecek, geri kalanlar geyiğin dikkatini dağıtıp onu meşgul ederken isabetli atışlar yapmaya çabalayacaklardı. Bu taktikteki risk şuydu; atış menzilinde geyik dışında avcılar da olacak, muhtemelen birileri yaralanacaktı. Ancak avcılar o kadar hırs yapmışlardı ki, bu riski göze alıyorlardı.

İşaretle beraber saldırıya geçtiler. Geyik, silah darbelerini kolayca savuşturmaya devam ediyordu yine. Ancak bu sefer gerçekten zorlanıyordu çünkü darbeler dört bir yandan geliyor ve durdurak bilmiyordu. En sonunda Aenas'ın kılıcı ön bacak eklemine derin bir yırtık bıraktı, ve o an bir ok ve mermi yağmuru başladı geyiğin üzerine. Avcılar ani bei refleksle kendilerini geri attılarsa da Noctua ve Nathaniel hedef olmaktan kaçamadılar.

Üzerine gelen mermi ve oklardan kaçamadı bu sefer geyik ancak onu yere çalmaya da yetmedi. Acıyla kendini ileri attı beyaz hayvan ve ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı. Bunu gören Çağlayan bir anda ellerini havaya kaldırdı ve beyaz ışıklar birer çift kanat oluşturdu ayak bileklerinde bir an ve sarışın kadın katanasını sıkı sıkı tutup geyiğin peşinden koşmaya başladı büyülü bir hızla. Onu gören Kelebek de çalıların arasına atladı baltasını saldırı pozisyonunda kaldırıp. İki kadın hızla koşarken bir silüet gibi görünen beyaz geyiğin ardından gidiyorlardı.

Çağlayan bir anda yetişti geyiğe ve sırtında bir kaç çizik bıraktı katanası. Öbür taraftan ise Kelebek atıldı hayvanın üstüne ve boynuzlarından bir parça götürdü saldırısı. Bir an çağlayan'ın yüzünde garip bir sırıtış belirdi, hızla Kelebek'e omuz atıp onun dengesini kaybedip düşmesini sağladı ve zıpladı.

Sarışın kadının katanası geyiğin omurgasından içeri girip kemikleri birbirinden ayırdı. Hayvan bu saldırıyla daha fazla dayanamayıp yere yuvarlanırken, kadın aynı çeviklikle geri zıplayıp katanasını kurtardı ve yere düşen hayvanın yanına indi. Bir biri ardına katana darbeleri çok geçmeden yaşamı çekip aldı ondan, damarlarından fışkıran kan, kadının beyaz elbisesini ve saçlarını lekeledi. Garipti; kanın değdiği saç telleri kırmızı olmak yerine siyaha dönüyor, Çağlayan garip bir başarı hazzı hissediyordu.

Kelebek toparlandı, ayağa kalktı ve güldü. "Tebrikler." dedi.

Çağlayan geyiğin yanına diz çöktü, yüzünü okşadı hayvanın ve onun için bir dua okudu. Avcılar grubu geyiği sırtlandı, onun dışında avladıkları kahverengi geyikleri ve tavşanları da alarak Düş'e doğru yola çıktılar.

~ Rose

[ Battlestar Galactica OST - Thousanth Lading ve Fight Night]
Not: Keşke elimde olsaydı da size kafamdaki Çağlayan/Kelebek kapışmasını izletebilseydim =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder