3 Mayıs 2010 Pazartesi

Crossroads

Kelebek, baş ağrısını geçirmek için kafasını salladı bir kaç defa. İşe yaramadığı gibi durumu daha da kötüleşmişti. Neler olduğunu anlamasa da, sonsuza kadar dostu olacak şey, tekrar insan formunu alıp dönmüştü işte.

"Bak, sana sorularının cevabını geitrdim."

Siyah eldivenli elin tuttuğu, ipek kumaşlara sarılı şeyi gördü; tarot kartları. "Hayır." dedi ilk önce gözlerini çevirerek. Çok uzun zaman olmuştu çünkü. "Ama. . .belki. . ." diye devam edip çekingence elini uzattı kartlara.

Kartları dizdi, bir bir açtı. Gölge, yavaşça omzunun üzerinden Kelebek'in kartları bir bir açışını izliyordu. Açılan her kartta yüzündeki gülümseme büyüyordu; Kelebek'in yüzünde endişeli bir ifade vardı oysa ki.

Sıra son iki karta geldiğinde korkuyla nefesini tuttu kadın. Sessizce ilkini açtı; "Asılan adam." Kaşlarını çattı, başını yana eğip anlamlandırmaya çalıştı. Derin bir nefes alıp son karta gitti eli. Gözleri büyüdü korkuyla.

"Biliyordum. . ." diye fısıldadı sadece.

"Hmmm, anlaşılan birileri bir yolağzına gelmiş." dedi Gölge gülerek. "Gerçekten, yaptığın aptallıkların bir sonuç oluşturacağını hiç aklından geçirmedin değil mi?"

"Daha çok, inanmak istemedim."

"İnan ya da inanma, gerçek gerçektir ama tatlım. Şimdi. . ." işaret parmağını çenesine dayadı Gölge. "Gerçekten senin için çok önemli bir şeyden vazgeçmek gerekecek."

"Böyle olmak zorunda değil." dedi Kelebek, ayağa kalkıp pencereye yürüdü. "Böyle olmak zorunda değil. Evet, seçim yapmak zorundayım ama bu bir şeyden vazgeçmem gerektiği anlamına gelmez. Kendimle hesaplaşmam gereken şeyler var. Yanlış şeyler yaptım, evet. Ama geri düzeltilemeyecek hiçbir şey olduğunu sanmıyorum. Umut daima var olmalı."

"Ah, inanmıyorum, Kelebek'in içine Camy kaçmış!"

"Kapa çeneni."

"Her neyse, sen inanmak istediğine inanmaya devam et tatlım. Ama geçen her saniye seni seçim zamanına yaklaştırırken, ne yapacağını merak ediyorum. Ben. . . senin için hep buradayım, biliyorsun."

Gölge'nin varlığı odadan yokolurken Kelebek bir çığlık atıp üzerinde kartlar olan masayı tekmeleyerek devirdi. Bakışları kartları ateşe verircesine bir öfkeyle doluydu. Kartlara değildi öfkesi, düşüncesizliğineydi.

"Children do mistakes, often fall down, as they grow up." diye mırıldandı gülümseyerek sonra, sakinleşmişti. Kartları yerden topladı, ipekten kumaşlara sardı ve kutusuna koyup sandığına sakladı.

Zaman geçtikçe kabullenmek, daha kolay olacaktı.

~ Rose

Narsillion - The Last Night Errant

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder